top of page

Yıkılmaz Hiyerarşi, Değişmez Yönetim: Süreç Odaklı Dönüşümün İmkansızlığı Üzerine Bir İnceleme

ree

Günümüz iş dünyası, adeta bir devrin sonuna şahitlik ediyor. Dijital dönüşümün ve otomasyonun getirdiği fırtına, eski dünyanın kalıplaşmış, hiyerarşik yönetim anlayışını sarsıyor. Ancak bu sarsıntı, bir depremle yıkılan bir yapıdan ziyade, bir fırtınaya direnen asırlık bir çınar misali. Kökleri o kadar derine inmiş ki, dalları kurusa bile gövdesi dimdik durmaya devam ediyor. İşte bu makale, yeni teknolojinin sunduğu otomasyonun en verimli altyapısı olan süreç bazlı organizasyonlara geçememenin trajedisini ve komedisini ele alıyor.

Hiyerarşinin Ağırlığı

Bir organizasyondaki hiyerarşi, sadece bir unvanlar listesi değildir; aynı zamanda bir iletişim kanalı, bir karar alma mekanizması ve en önemlisi, bir statü sembolüdür. Bu yapıda, bir pozisyonda oturmak, bilgiye ve güce sahip olmanın garantisi gibidir. Yöneticiler, "ben bilirim" yaklaşımının konforlu koltuklarında oturarak, her kararın kendi süzgeçlerinden geçmesi gerektiğine inanır. Bu durum, organizasyonun bir tür "komuta merkezi"ne dönüşmesine neden olur. Komuta merkezi, her ne kadar stratejik görünse de, operasyonel hız ve çeviklik açısından bir felakettir. Zira, en basit bir iş bile, bir dizi onay ve kontrol mekanizmasından geçmek zorunda kalır. Bu durum, "Benim onayım olmadan bir bardak su bile içilmez" diyen yöneticinin, aslında işlerin akışını ne kadar yavaşlattığının farkında olmaması gibi trajikomik bir tabloyu ortaya koyar.

Yeni teknolojilerin getirdiği otomasyon ve süreç yönetimi yaklaşımı ise bu komuta merkezi mantığına taban tabana zıttır. Süreç bazlı organizasyonlar, bireylere veya unvanlara değil, iş akışlarına odaklanır. İşin başlangıcından bitişine kadar olan her adım, bir süreç olarak tanımlanır ve en verimli şekilde yürütülmesi hedeflenir. Bu, yetkinin ve sorumluluğun, sürecin gerektirdiği noktaya aktarıldığı anlamına gelir. Ancak geleneksel yönetim anlayışı için bu, kendi gücünü ve statüsünü kaybetme korkusuyla eş anlamlıdır.

Dijitalleşen Anlayış, Değişmeyen Zihniyet

Yeni nesil yazılımlar ve otomasyon araçları, geleneksel yönetim anlayışının bu hiyerarşik yapısını yıkabilecek potansiyele sahiptir. Ancak ne yazık ki, çoğu zaman bu araçlar, eski sistemin üzerine monte edilmeye çalışılan "dijital yamalar"dan ibaret kalır. Örneğin, bir iş akış yönetim sistemi satın alınır. Ancak bu sistem, daha verimli bir süreç yaratmak yerine, kağıt üzerinde yapılan onay mekanizmalarının dijital bir kopyasına dönüşür. Sonuç olarak, kağıt kalem yerine ekran başında bekleyen "dijital imza"lar ve "dijital onay"lar ortaya çıkar. Eskiden kağıtları imzalayan yönetici, şimdi de aynı işi bir butona basarak yapar. Bu, eski şapkaya yeni bir tüy takmaya çalışmak gibidir; şapkanın kendisi aynı kalır.

Bu noktada, yazılım satan firmaların rolü de ironik bir hal alır. Sanki matematik bilmeyen birine hesap makinesi satarak ona matematiği öğretmeyi ve bu durumu normalleştirmeyi amaçlarlar. Müşterilerine sundukları yazılımların aynı zamanda o konunun uzmanı olduklarına inanırlar. Bir süreç yönetim yazılımı satan firma, müşterisinin süreçlerini nasıl iyileştirmesi gerektiğini de bildiğini iddia eder. Ancak bu, bir marangozun sattığı tornavidanın aynı zamanda bina inşa etmeyi öğrettiğini iddia etmesi kadar absürttür. Müşteri, yazılımı alır, ancak temeldeki süreç ve yönetim anlayışı değişmediği için, yazılımın vaat ettiği verimlilik hiçbir zaman gerçekleşmez. Sadece daha pahalı ve daha karmaşık bir versiyonu ile eski sorunlarını yaşamaya devam eder.

Süreç Odaklı Gelecek: Kaçınılmaz Son

Geleneksel yönetim anlayışına sahip yöneticiler için bu durum, genellikle bir "sürpriz" ve "üzücü" bir deneyimle sonuçlanır. Yeni teknolojilere yatırım yaparlar, ancak beklenen verimlilik artışı gelmediğinde, teknolojinin kendisini veya implementasyonu yapanları suçlarlar. Oysa sorun, teknolojiyle değil, onu kullanmaya çalışan eski zihniyetle ilgilidir. Otomasyon, hiyerarşinin katı duvarlarını yıkmaya başlayan bir balyozdur. Bu balyozu kullanmaya çalışan ancak duvarların sağlam kalmasını isteyenler, eninde sonunda kendi kendilerini hayal kırıklığına uğratırlar.

Öte yandan, durumu iyi okuyabilenler için bu sonuç son derece sıradandır. Onlar, organizasyonel dönüşümün sadece teknoloji satın almakla değil, aynı zamanda zihniyet ve kültür değişikliğiyle mümkün olduğunu bilirler. Süreç bazlı organizasyonların, sadece bir moda terimden ibaret olmadığını, aksine hayatta kalmanın ve rekabet avantajı sağlamanın tek yolu olduğunu anlarlar.

Sonuç olarak, hiyerarşi bir gün yıkılacak mı, yoksa sadece çatlaklar mı oluşacak? Bu, o yapının içinde bulunan yöneticilerin, unvanlarını ve statülerini bir kenara bırakarak, gerçekten verimli ve çevik bir organizasyon yaratma cesaretini gösterip gösteremeyeceklerine bağlı. Aksi takdirde, bu gemi, dümeni hala geçmişte olan bir kaptanla, teknolojik fırtınanın ortasında kaybolmaya mahkumdur.


 
 
 

Yorumlar


Bizi Arayın

Mesajınız başarıyla gönderildi.

Tel. + 90 533 488 34 90 

bottom of page